Dolar 27,5112
Euro 28,8291
Altın 1.614,61
BİST 8.513,54
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 23°C
Parçalı Bulutlu
İstanbul
23°C
Parçalı Bulutlu
Çar 24°C
Per 23°C
Cum 23°C
Cts 23°C

İslam’da Ümitkar Olmanın Önemi! Neden Umutlu Olmalıyız?

İslam’da Ümitkar Olmanın Önemi! Neden Umutlu Olmalıyız?
Mayıs 11, 2023 7:37 pm | Son Güncellenme: Mayıs 14, 2023 12:55 pm
26

Umut neden önemlidir? İslâm’da ümitvar olmanın ve Allah’tan ümit kesmemenin önemi nedir?

İslâm, insanların iyimser olmasını ister. Cenâb-ı Hak; “Rahmetim her şeyi kuşatmıştır” buyurur.[1] Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de şöyle buyurmuştur:

“Allah Teâlâ varlıkları yarattığında, arşın üstündeki kitabına; «Rahmetim gerçekten gazâbıma galiptir!» diye yazmıştır.” (Buhârî, Tevhîd, 15)

ÜMİTVAR OLMAK

Bu inanç, Müslümanların ümitvar olması için kâfîdir. Diğer taraftan; af, merhamet, sabır, tevekkül, teslîmiyet, hâle rızâ, hüsn-i zan gibi güzel hasletler Müslümanı hayatta rahatlatmaktadır. Başa gelen musîbetlerin ve hastalıkların günahlara keffâret olması ve mânevî dereceyi yükseltmesi de hayatın yükünü hafifletme husûsunda mühim bir yere sahiptir. Elinden gelen şeyleri yaptıktan sonra kadere teslim olan ve Allah’tan gelen her şeye rızâ gösteren bir Müslümanın kederlenmesi mümkün değildir. O, dâimâ huzur ve sükûn içinde mes’ûd bir hayat yaşar.

Îmansızlar ve günahkârlar için ise tevbe kapısı son âna kadar açıktır. Kişi ölüm emârelerini veya kıyamet alâmetlerini görünceye kadar her an iman ve tevbe edebilir. Ancak ölüm ve kıyamet, insanı âniden yakalayacağından, vakit kaybetmeden bir an evvel Allah’a yönelmek îcâb eder. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

“De ki: Ey ne­fis­le­ri­ne zul­met­mek­te aşı­rı gi­den kul­la­rım! Al­lah’ın rah­me­tin­den ümî­di­ni­zi kes­me­yi­niz! Çün­kü Al­lah bü­tün gü­nah­la­rı af­fe­der. Mu­hak­kak ki O, Ga­fûr ve Ra­hîm’dir. Onun için ümidinizi kesmeyin de başınıza azap gelmeden evvel bir an önce Rabbinize yönelin ve O’na teslim olun! Yoksa sonra yardım göremezsiniz.” (Zü­mer, 53-54)

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, insanların bazı şeylere uğursuzluk atfetmesini yasaklamış, bütün her şeye iyi ve müsbet bir nazarla bakmayı ve hayra yormayı esas kılmıştır.[2]

İlginizi Çekebilir   Güzel ve Hayırlı bir Evlilik için Hangi Duaları okumalıyız?

İslâm, suizandan kaçınmayı, insanlara daima hüsnüzan ile bakmayı tavsiye eder. Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyrulur:

“Ey îmân edenler! Zannın çoğundan kaçının! Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın!..” (Hucurât, 12)

Gereken tedbirleri aldıktan sonra, Allah’tan bir musîbet gelirse bunu da sabırla karşılar ve mükâfâtını O’ndan beklerler.

Müslümanlar, Allah’ın gazabından korkmakla birlikte rahmetinden de hiçbir zaman ümîdlerini kesmezler. Korku ile ümit duyguları arasındaki bu muvâzene; “beyne’l-havfi ve’r-recâ” şeklinde ifade edilir. Ölüm yaklaştığında ise, Müslümanların Allah’a karşı duydukları hüsn-i zan daha da artar. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

«Her biriniz ölürken mutlaka Allah’a hüsn-i zanda bulunsun!»” (Müslim, Cennet 81, 82; Ebû Dâvûd, Cenâiz 13)

Maddî açıdan bakıldığında da Müslümanlar karamsar olmazlar. Zira Allah Teâlâ bütün insanların rızkını tâyin etmiştir. Âyet-i kerimelerde şöyle buyrulur:

“Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin! Sizin de onların da rızkını biz veririz.” (En’âm, 151)

“Nice canlı var ki rızıklarını kendileri taşıyamaz (temin edemez.) Ama onları da sizi de rızıklandıran Allah’tır. O her şeyi hakkıyla işitir ve bilir.” (Ankebût, 60)

İnsan, kendisine rızık olarak ne takdir edilmişse ona mutlaka ulaşacaktır. Dolayısıyla bu hususta karamsar olmamalı, sadece rızık temini için gerekli sebeplere sarılmalıdır. Elden gelen her şeyi yaparak dürüst bir şekilde çalıştıktan sonra Cenâb-ı Hakk’ın verdiği rızka -az veya çok demeden- kanaat etmeli, onu Allah’ın râzı olacağı şekilde kullanmalıdır.

Dipnotlar:

[1] A‘râf, 156. [2] Buhârî, Tıb, 19; Müslim, Selâm, 102; Ebû Dâvûd, Tıb, 24/3919.

Kaynak: Murat Kaya, Ebedi Kurtuluş Yolu, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

“ALLAH’IN RAHMETİNDEN ÜMİDİNİZİ KESMEYİN” AYETİNİ NASIL ANLAMALIYIZ?